22 Ocak 2010 Cuma

KİŞİSEL GELİŞİM GEREKLİ MİDİR?

Kişisel gelişim, kişinin yaşam standartlarını olumlu yönde değiştirmeyi amaçlayan, dolayısıyla yaşam kalitesini artırmayı hedefleyen ve son zamanlarda popüler kültürde tanımlanan bir alandır. Bireyin var olan potansiyelini ortaya çıkarmayı, maksimum düzeyde ve doğru yönde kullanmayı hedefler. Farkındalığı artan, yeteneklerinin sınırlarını bilen ve bunları doğru yerde kullanan kişi, ilgi ve yeteneklerine uygun başarılar sağladığında hem iç huzuru hem de çevresiyle uyum düzeyi yükselir. Böylece daha mutlu ve hem ailesiyle hem de sosyal çevresindeki diğer kişilerle daha iyi ilişkiler geliştirecektir.



Kişisel gelişimi bir sanat olarak görenler de vardır. Bir yönüyle kişisel gelişim, kişinin yaşamsal amaçlarını gerçekleştirmesini sağlar, daha doğrusu bu doğrultuda kişinin yolunu tıkayan ve ilerlemesini önleyen engelleri ortadan kaldırır. Kişi amaçlarına ulaştıkça durmak yerine, sınırlarını zorlayarak genişletebileceğini görebilmekte ve daha ileri düzeyde amaçlar edinerek adım adım bunlara ulaşmaya çalışır.



Kişisel gelişim sisteminin kendine özgü kaynakları olduğu ileri sürülse de daha çok psikoloji, sosyoloji, edebiyat ve din gibi sosyal bilimlerden beslenmektedir. Birçok insanın ulaşmak istediği hayalleri veya yaşama aktarmak istediği planları vardır; ancak bireyin söz konusu hedeflerine ulaşabilmesi için çalışması ve çabalaması gerekmektedir. Bireyi harekete geçirecek motivasyon olmadığı için sonu gelmeyen bir erteleme süreci başlar ve bu durum birçok kişide kronikleşerek hastalığa dönüşür. Kişisel gelişim bu noktada devreye girdiğinde kişiye gerekli motivasyonu sağlayarak bir anlamda başarıya giden yolun önünü açmış olur.



Kapitalist piyasa koşullarına hizmet eden bir boyutu da ön plana çıktı ki, bu da insandaki hakkaniyet duygusunu yerle bir etmeyi amaçlamaktadır. İlerlemek ve başarmak için babasını bile aldatmayı ön gören bir sistemde insani değerler yerle bir olmaktadır. Aşırı bireyselliğin önemsendiği için bencilik, özgeciliği ezip geçmektedir. Bu olumsuz değişimi, kapitalizme hizmet eden kişisel gelişim çalışmaları derinleştirmektedir. Kişisel gelişimin en önemli tekniklerinden biri iknadır; bu piyasa koşullarına uyarlandığında, sattığınız ürünü ihtiyacı olmadığı halde, ikna yoluyla ihtiyaç haline getirebilirsiniz. Daha çok kazanç elde etmek adına aldatmayı mubah gören bir sistemde, ikna çok tehlikeli bir silaha dönüşebilmektedir.



Son zamanlarda kişisel gelişim uzmanı diye geçinen birileri işi gerçeğin ötesine taşıdılar ve giderek saçma düşünceler öne sürdüler. Her başarıyı ve ilerlemeyi isteğe bağladılar. En çok söyledikleri slogan ise şudur: “Eğer başarılı değilsen, demek ki başarıyı istemiyorsun”. Kocaman bir yalan, hem de hiçbir dayanağı olmayan bir yalan… Elbette istemek gerekir ama göz ardı edilen çok şey vardır. Her şeyden önce yetenek ve diğer koşulların olması veya oluşması gerekmektedir. Kimine göre şans ve tesadüf, kimine göre de nasip ve tevafuk olguları da başarıda önemli rollere sahiptir.



Derken her şeyi düşünceye endeksleyen birileri çıkıverdi ve dünyada çekim yasası, secret adlı kitaplarla fırtına etkisi oluşturdu. Düşüncelerin davranışlara öncülük ettiği doğrudur, aynı zamanda duyguları da etkiler. Hatta birçok ruhsal bozukluk olumsuz düşüncelerin birer sonucudur. Pozitif düşünceler duygulara ve dolayısıyla ruhsal yapıya pozitif katkılar sağlar. Hatta telkinle ruhsal kaynaklı birçok hastalık tedavi edilebiliyor. Tasavvufta da olumlu düşünmek ön plana çıkar. Ancak son zamanlarda kişisel gelişim adı altında piyasaya sürülen bu kitaplar ticari amaçlı olmanın ötesinde, adeta kasıtlı olarak insanları hayalperestliğe ve tembelliğe sürükleyici bir misyon üstlendiler ki, bazıları bunu emperyalizmin bir oyunu olarak görmektedir. Bu kitaplar, başarı ve zenginlik için pozitif düşünmeyi yeterli görebilmektedir: “Deniz manzaralı bir evim olsun, diye düşünün eviniz olacak, diyet yapmadan zayıflayacağınızı düşünün, bir süre sonra fazla kilolardan kurtulacaksınız” gibi öneriler saçmalıktan öteye geçemez. Hiç kimse oturduğu yerde, düşünce gücüyle zengin olmamış veya büyük başarılara imza atmamıştır. Bu kitaplar daha çok başarılı olmak isteyen ancak henüz istedikleri başarıya ulaşamayan gençler tarafından tüketiliyor. Başarılı olma umuduyla bu kitaplara sarılan ve bu önerilere içtenlikle inanan gençler, çok geçmeden derin hayal kırıklığı yaşayabilirler. Hatta psikolojik yönden birçok sorunla karşılaşabilirler. Batı kaynaklı bu kitapların temelini doğu sofizminin inançları oluşturur. Ancak sofizmdeki düşünceler ruha ve duyguya yönelikken, batılılar bunu materyalist bir zemine oturttular. Adeta insana ilahi bir nitelik vermeye çalışarak, her şeyin üstesinde gelebileceğine ve sınırsız bir güce sahip olduğuna dair düşünceler empoze etmekte ve böylece boş umutların peşinde sürüklemektedirler.



İnsan yapısı itibariyle yeryüzünün en karmaşık ve aynı zamanda en yüce varlığıdır. Akılları hayrette bırakan yeteneklere sahiptir. Bugünkü bilimsel çalışma ve gelişmelere rağmen insanın biyolojik yapısının büyük bölümü hâlâ aydınlanmayı beklemektedir. İnsan mükemmel olduğu kadar güçsüz bir varlıktır. Dolayısıyla her istediğini yapamaz ve sınırsız bir enerjiye sahip değildir. Her istediğini yapabilecek güçte olsaydı ölümünün önüne geçerdi. İnsana ilahi bir yüklemek ve inanın aslında sınırsız bir güce sahip olduğunu ileri sürmek sadece şarlatanlık olarak kabul edilebilir. İnsana her şeyi yapabileceğine inandığında her şeyi yapmaya çalışır, yapamayınca da hayal kırıklığı kaçınılmaz olur. Kişisel gelişimin ilk hedefi bireyin farkındalığını artırmalı, ona güçlü ve zayıf yanlarını göstermelidir. Ayrıca kişiyi yapabileceği işlere yönlendirmelidir. Onu uçsuz bucaksız hayaller dünyasından alıp, ulaşabileceği hedefler oluşturmasını ve gerçekçi planlar yapmasını sağlamalıdır.



Günümüzdeki kişisel gelişim çalışmaları, 1930’lu yıllarda dünyada fırtına etkisi yapan Dale Carneige ekolünün devamıdır. Fakat günümüzde kişisel gelişimi asıl amacından saptıran bu yeni akım, Dale Carneige’nin fikirlerini abartarak gerçek yaşamın dışına taşıdılar. Bu doğrultudaki kitaplar moda gibidir, belli bir süre sonra popülerliklerini yitirmeleri kaçınılmazdır ve çok geçmeden etkilerini yitireceğine inanıyorum. Her zaman pozitif düşünmek gerekir ama düşüncemizdeki hedef, varolan potansiyelimizle veya yeteneklerimizle uyuşmuyorsa boşa kürek çekmiş oluruz. Bu yönde potansiyelimiz olsa bile ciddi bir çaba sarf etmeden, düşünceye harcayacağımız zamana yazık olur. İşin garip tarafı da bu alanda sistemli ve bilimsel temellere oturmuş bir eğitim olmadığı için, birkaç kişisel gelişim kitabı okuyan ve üç-beş sloganik laf ezberleyen kişiler, kişisel gelişim uzmanı olduğunu ileri sürebilmektedir. Ayrıca gerek yüksek tahsilinde gerekse iş yaşamında dikiş tutturamamış birçok kişi ise, kişisel gelişim ile ilgi birkaç çalışma yaparak uzman olduğunu söyleyebilmektedir.



Neredeyse her köşe başında kişisel gelişim ilgili bir eğitim verilir hale geldi. Bu da bu işin hizmetten çok rantta dönüştürüldüğünün açık bir göstergesidir. Kişisel gelişim çalışmalarının standartlaştırılmış ilkeleri ne yazık ki bulunmamaktadır. En önemli sorun kime kişisel gelişim uzmanı denileceğini belirleyen kriterlerin var olmamasıdır. Örneğin, psikoloji ve tıp gibi herhangi bir alanda uzman olabilmek için ilgili alanların lisans bölümleri bitirilmeli ve daha ileri düzeyde (mastır/doktora) eğitim almak gerekir. Kişisel gelişim uzmanlığında eğitim seviyesi ile ilgili belirli sınırlar çizilmemiştir. Kişisel gelişim alanındaki bu karmaşa uzun süre devam edece benziyor. Diğer önemli bir sorun ise, kişisel gelişim çalışmalarından yaralanmak isteyen kişi, kimden, nasıl ve ne kadar süre eğitim alacağı yönündedir. Örneğin, psikoterapide gereksinimi olan bireyin düşünce ve davranışlarını değiştirme amacı vardır. Genellikle terapi süresi, zamanı ve kullanılacak yöntem ve teknikler terapi öncesi aşağı yukarı belirlenir. Kişisel gelişiminde benzer bir işlevi vardır, yani bireyin düşünce ve davranışlarını olumluya doğru değiştirmek ve iyi olana dönüştürmektir. Ama bunun bir süresi, zamanı ve yöntemi belli değildir. Eli kalem tutan kişisel gelişim uzmanları yazıyla, ağzı laf yapanlar ise, seminerler ve konferanslarla insanlara ulaşmaya çalışıyorlar.



Kişisel gelişim adına yazılmış kitapların geneline bakıldığında aradaki benzerlikler, açıkça görülebilmektedir. Çok sayıda kitap vardır ve hepsinde genel tema aynı noktanın etrafında dönüp dolaşmaktadır. Birçoğunun da etkisi oldukça kısa süreli ve oyalayıcı olmaktan öteye geçememektedir. Okuyan kişi kısa sürede birçok başarıya imza atacağına inanır ve özgüveni hiç yükselmediği kadar yükselir. Birkaç gün sonra kişinin motivasyon ve özgüven güzeyi eski haline döner. Bu kitaplarla motivasyonunu sürekli canlı tutan ve başaracağına dair aşırı inancı gelişen bazı kişiler de her çabaya rağmen başaramadıklarını görünce, ruhunda acı izler bırakan hayal kırıklıkları yaşabilmekte ve psikolojik sorunlarla yüz yüze gelebilmektedirler. Aslında bunların bir kısmı, yapay bir etkiyle kapasitelerinin ve yetilerinin üstünde amaçlar hedeflemektedirler. Dolayısıyla ne yaparlarsa yapsınlar, o hedeflerine asla ulaşamazlar. Kişisel gelişimcilerin en temel araçları, olağandışı başarıları yakalayan ve ani çıkışlar yapan kişilerin yaşam öyküleri, mitlerden ve masallardan alınan yaşantılar ile başarı ve motivasyon adına söylenmiş özdeyişlerdir. Gerçek diye yansıtılan birçok öykü ise aslında yaşanmamış, tamamen birer hayal ürünüdür.



Kişisel gelişim, hem başarı, hem mutluluk, hem de toplumsal ilişkiler için gereklidir. Ancak bireysel gelişimden çok toplumsal gelişimi ve değişimi amaçlamalıdır, dolayısıyla insanlar, sadece bireysel çıkarını düşünmemeli ve başarı yolunda ilerleme adına başkalarını basamak olarak kullanmamalı; aynı zamanda toplumsal mutluluğu ve diğer insanların çıkarını da hiçe saymamalıdırlar. Kısaca şunu söyleyebilirim, kişisel gelişim ile ilgili etkinlik ve çalışmalar bireyin gelişimi için sadece birer araçtır. Yani mucize bireyin kendisinde vardır. Eğer birey değişme ve gelişme yönünde bir direnç gösterirse, hiçbir kişisel gelişim uzmanı onun gelişimine ve değişimine katkı sağlayamaz.



Şimdi ben de müthiş(!!!!) bir söz söylemek istiyorum: “Otobana çıkmamış arabanın gerçek hızı bilinemez”… Ya arabanın bulunduğu bölgede otoban yoksa, ya da arabanın hızı otobana girmeyi gerektirecek kadar azsa… Kişisel gelişimci geçinenlere sorarsanız arabanın hız limiti aslında “SINIRSIZDIR” YETER Kİ ONU KULLANAN sürücü BUNU İSTESİN. Hatta isterse arabayı kanatsız uçurur.



Aslında bütün mesele, bütün mucize bu: Doğuştan getirilen potansiyel, koşullar, şans ve motivasyon… Kişisel gelişim adına yapılan çalışmalar, bütün bunları sağlayabilir mi? Şimdi değerli bir dostum ifadeleriyle soruyorum, kaç tane kişisel gelişimci şirket yönetmiş? Kaç tanesi başka işler yaparak çok paralar kazanmış? Var ama ne yazık ki çok az…



Son sorum; Neden bunların birçoğu okul yaşamında üstün bir başarı yakalamamış ve neden kendi tahsilleri doğrultusundaki mesleklerini icra edemiyorlar veya etmiyorlar?



Şimdi siz soracaksınız, neden bu kitaplar çok okunuyor ve bu kişisel gelişimciler çok tutuluyor? Şimdi cevaplıyorum. Toplumda okumuş insanlarımıza sorduğunuzda nedense hemen hemen hepsi klasik müzik dinlediğini ve belgesel seyrettiğini söyler. Gerçek, gerçekten bu ise magazin programlarını uzaylılar mı seyrediyor? İşte bütün gerçek burada saklı. Kişisel gelişime magazin boyutu verildi; çünkü modern insan magazini çok tüketir hale geldi. Bu da kişisel gelişimcilerin ekmeğine yağ bal sürdü.



Şunu da ifade edeyim ki haksızlık olmasın: Gerçekten de insanın kişisel gelişimi için çalışanlara ve işini başarı psikolojisinin ilkeleri doğrultusunda yapanlara lafımız yok. (Kendilerine kişisel gelişimci diyen birçok kişi ise (eğitim düzeyleri bile belli değil), psikolog ve psikolojik danışman gibi davranarak, insanlara psikolojik destek ve psikoterapi hizmeti vermeye giriştiler.)



Kişisel gelişim çalışmaları gerekli mi? Evet, gerekli ancak bu işi yapanlar iki kitap okuyarak veya 3 günlük bir seminere katılarak kişisel gelişimci olarak ahkam kesilmemeli. Kişisel gelişim kitapları okunmalı ancak adam gibi yazılmış olanları tercih edilmeli. Kişiyi boş bir havaya sokan ve batı emperyalizmine hizmet eden kişisel gelişim adına yazılmış kitaplardan uzak durulmalı. Önemli olan gerçeği korsanından ayırabilmek, doğru kişileri takip etmek ve doğru yazıları okumaktır.



Sevgilerimle...

ÇeTin özbey.......yazar..

21 Ocak 2010 Perşembe

SELAM MİLLET.
BU BLOGLA KİŞSEL OLARAK BIRAK GELİŞMEYİ, FIRLAYACAKSINIZ. SİZİ TUTANA AŞK OLSUN. AMA BİRAZ BEKLEMENİZ GEREKLİ